Bir buçuk saatte çok acayip yönlü bir film olmuş. Dün bitirdim. Bir buçuk saatte savaş sonrası İtalya'yı gösterirken bir yandan toplumun gelişmesinden zıt olarak kötüye ilerleyen toplumum ahlakını, (yer yer ufak ufak) toplumdaki statü farklarını, adalet kavramının günümüz toplumlarındaki ölüşü, bir insanın sonu çaresiz olacağını bilse de verdiği uğraşı ve kurduğu ümit, bir babanın ve en önemlisi bir insanın hakkının peşinde koşuşunu ve o kişinin psikolojisi efsane derece iyi işlenmiş hemde kısa ve öz biçimde. Filmde en ön plana çıkan şeyler filmin atmosferi, ana karakterin psikolojisi ve oyunculuklarıdır. Bu üç özellik filmin çok yönlü olmasına en çok katkıda bulunmuştur şüphesiz. Filmin hikayesi de elbet bulunmuştur katkıda fakat şüphesiz bu üç etmen en yüksek payı ellerinde bulunduruyor. Filmin atmosferine değinecek olursam tam İkinci Dünya Savaşının sonlarında çekildiğinden toplum atmosferleri sağlam ve gerçekten savaştan çıkmış bir milleti yansıtıyor. Bu özellik de filmde karakterimizin uğradığı haksızlığın nedenlerine katkıda bulunuyor. Bu sayede de filmde ana karakterimize iyi ya da kötü bir şey olduğunda daha vurucu hissetirmesini sağlamış zannımca. Oyunculuklar ise apayrı bir durum. Ana karakterimizin psikolojisi filmin her dakikasında çehresinde apaçık şekilde okunabiliyor. Bu sayede film bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. Hem oyunculuk sayesinde karakterimizin düştüğü dramın vuruculuğu artmış hem de karakterin psikolojisini filmin her yerinde net biçimde görebiliyoruz.
1948 İtalyan yapımı Vittorio De Sica'nın yönetmen koltuğunda yer aldığı İtalyan Yeni Gerçekçi filmi. İkinci Dünya Savaşı sonrası zar zor bisiklet gerektiren bir iş bulup zar zor bir bisiklet alıp çalışan bir aile babasının bisikletinin çalınışını ve o adamın bisikletinin peşini sürmesini konu alıyor.
Bir buçuk saatte çok acayip yönlü bir film olmuş. Dün bitirdim. Bir buçuk saatte savaş sonrası İtalya'yı gösterirken bir yandan toplumun gelişmesinden zıt olarak kötüye ilerleyen toplumum ahlakını, (yer yer ufak ufak) toplumdaki statü farklarını, adalet kavramının günümüz toplumlarındaki ölüşü, bir insanın sonu çaresiz olacağını bilse de verdiği uğraşı ve kurduğu ümit, bir babanın ve en önemlisi bir insanın hakkının peşinde koşuşunu ve o kişinin psikolojisi efsane derece iyi işlenmiş hemde kısa ve öz biçimde. Filmde en ön plana çıkan şeyler filmin atmosferi, ana karakterin psikolojisi ve oyunculuklarıdır. Bu üç özellik filmin çok yönlü olmasına en çok katkıda bulunmuştur şüphesiz. Filmin hikayesi de elbet bulunmuştur katkıda fakat şüphesiz bu üç etmen en yüksek payı ellerinde bulunduruyor. Filmin atmosferine değinecek olursam tam İkinci Dünya Savaşının sonlarında çekildiğinden toplum atmosferleri sağlam ve gerçekten savaştan çıkmış bir milleti yansıtıyor. Bu özellik de filmde karakterimizin uğradığı haksızlığın nedenlerine katkıda bulunuyor. Bu sayede de filmde ana karakterimize iyi ya da kötü bir şey olduğunda daha vurucu hissetirmesini sağlamış zannımca. Oyunculuklar ise apayrı bir durum. Ana karakterimizin psikolojisi filmin her dakikasında çehresinde apaçık şekilde okunabiliyor. Bu sayede film bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. Hem oyunculuk sayesinde karakterimizin düştüğü dramın vuruculuğu artmış hem de karakterin psikolojisini filmin her yerinde net biçimde görebiliyoruz.
Bir buçuk saatte çok acayip yönlü bir film olmuş. Dün bitirdim. Bir buçuk saatte savaş sonrası İtalya'yı gösterirken bir yandan toplumun gelişmesinden zıt olarak kötüye ilerleyen toplumum ahlakını, (yer yer ufak ufak) toplumdaki statü farklarını, adalet kavramının günümüz toplumlarındaki ölüşü, bir insanın sonu çaresiz olacağını bilse de verdiği uğraşı ve kurduğu ümit, bir babanın ve en önemlisi bir insanın hakkının peşinde koşuşunu ve o kişinin psikolojisi efsane derece iyi işlenmiş hemde kısa ve öz biçimde. Filmde en ön plana çıkan şeyler filmin atmosferi, ana karakterin psikolojisi ve oyunculuklarıdır. Bu üç özellik filmin çok yönlü olmasına en çok katkıda bulunmuştur şüphesiz. Filmin hikayesi de elbet bulunmuştur katkıda fakat şüphesiz bu üç etmen en yüksek payı ellerinde bulunduruyor. Filmin atmosferine değinecek olursam tam İkinci Dünya Savaşının sonlarında çekildiğinden toplum atmosferleri sağlam ve gerçekten savaştan çıkmış bir milleti yansıtıyor. Bu özellik de filmde karakterimizin uğradığı haksızlığın nedenlerine katkıda bulunuyor. Bu sayede de filmde ana karakterimize iyi ya da kötü bir şey olduğunda daha vurucu hissetirmesini sağlamış zannımca. Oyunculuklar ise apayrı bir durum. Ana karakterimizin psikolojisi filmin her dakikasında çehresinde apaçık şekilde okunabiliyor. Bu sayede film bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. Hem oyunculuk sayesinde karakterimizin düştüğü dramın vuruculuğu artmış hem de karakterin psikolojisini filmin her yerinde net biçimde görebiliyoruz.