#filmler

galaksinin koruyucuları 3

Film Sözlük
galaksinin koruyucuları 3

Evet merakla beklenen bir film daha. İlk 2 filmi izleyenler kimler? Düşüncelerinizi bekliyorum.

galaksinin koruyucuları 3 konusu

Hâlâ Gamora'nın kaybının sersemliği içinde olan Peter Quill, evreni ve kendilerinden birini savunmak için ekibini bir araya getiriyor - bu görev başarılı olmazsa Muhafızların sonu anlamına gelebilir.

galaksinin koruyucuları 3 Oyuncu Kadrosu

Chris Pratt, Zoe Saldana, Dave Bautista, Vin Diesel (seslendirme), Bradley Cooper (seslendirme), Karen Gillan ve daha birçok oyuncu...

galaksinin koruyucuları 3 fragman


bakalım film yayınlanınca tepkiler ne yönde olacak?

şeytanın düşmanı (the pope's exorcist) filmi - 2023 filmleri

Film Sözlük
Şeytanın Düşmanı (The Pope's Exorcist) Filmi - 2023 Filmleri

Merhaba arkaşlar yakında vizyona girecek olan bir filmden bahsetmek istiyorum. Tabi nasıl bir film bunu izleyince görebileceğiz.

İmdb'de yazanlara göre korku ve gerilim filmi tabi konusu bunu direkt ortaya koyuyor.

Şeytanın Düşmanı (The Pope's Exorcist) Konusu

Vatikan'ın önde gelen şeytan kovucusu Gabriele Amorth'u, bir çocuğa sahip olunmasını araştırırken ve Vatikan'ın sır olarak saklamaya çalıştığı bir komployu ortaya çıkarırken takip edin.

Şeytanın Düşmanı (The Pope's Exorcist) Oyuncu Kadrosu

Russell Crowe, Daniel Zovatto, Alex Essoe, Franco Nero, Peter DeSouza-Feighoney, Laurel Marsden... ve daha birçok oyuncu.

Fragman

2023 mayıs ayında vizyona girecek olan filmler

Film Sözlük
Merhaba arkadaşlar işte 2023 yılı Mayıs ayında bir aksilik olmaması halinde vizyona girecek olan filmler bunlar.

05 Mayıs 2023 Cuma Günü

Şeytanın Düşmanı (2023)
Galaksinin Koruyucuları 3 (2023)
Beautiful Disaster (2023)
Revoir Paris (2022)
Şüphe (2021)
Belle et Sébastien: Nouvelle génération (2022)
Kaygısız Bas (2023)
2 kleine kleutertjes: Een dag om nooit te vergeten (2022)
Ruh Azabı (2023)

12 Mayıs 2023 Cuma Günü

Blood (2022)
L'innocent (2022)
Marerittet (2022)
Cin Çarpılması 2 (2023)
Güneşi Beklerken Simitçi (2023)

19 Mayıs 2023 Cuma Günü

Fast X (2023)
What's Love Got to Do With It? (2022)
The Offering (2022)
Mon Crime (2023)
Around The World İn 80 Days (2021)
Helt Super (2022)

26 Mayıs 2023 Cuma Günü

The Little Mermaid (2023)
Suzume No Tojimari (2022)
Misanthrope (2023)
About My Father (2023)
Once Upon A Time İn Ukraine (2020)
Savaş Atı (2022)

30 Mayıs 2023 Cuma Günü

Yarasaların İstilası Değirmen (2023)

bicycle thieves

itsatakan24
1948 İtalyan yapımı Vittorio De Sica'nın yönetmen koltuğunda yer aldığı İtalyan Yeni Gerçekçi filmi. İkinci Dünya Savaşı sonrası zar zor bisiklet gerektiren bir iş bulup zar zor bir bisiklet alıp çalışan bir aile babasının bisikletinin çalınışını ve o adamın bisikletinin peşini sürmesini konu alıyor.

Bir buçuk saatte çok acayip yönlü bir film olmuş. Dün bitirdim. Bir buçuk saatte savaş sonrası İtalya'yı gösterirken bir yandan toplumun gelişmesinden zıt olarak kötüye ilerleyen toplumum ahlakını, (yer yer ufak ufak) toplumdaki statü farklarını, adalet kavramının günümüz toplumlarındaki ölüşü, bir insanın sonu çaresiz olacağını bilse de verdiği uğraşı ve kurduğu ümit, bir babanın ve en önemlisi bir insanın hakkının peşinde koşuşunu ve o kişinin psikolojisi efsane derece iyi işlenmiş hemde kısa ve öz biçimde. Filmde en ön plana çıkan şeyler filmin atmosferi, ana karakterin psikolojisi ve oyunculuklarıdır. Bu üç özellik filmin çok yönlü olmasına en çok katkıda bulunmuştur şüphesiz. Filmin hikayesi de elbet bulunmuştur katkıda fakat şüphesiz bu üç etmen en yüksek payı ellerinde bulunduruyor. Filmin atmosferine değinecek olursam tam İkinci Dünya Savaşının sonlarında çekildiğinden toplum atmosferleri sağlam ve gerçekten savaştan çıkmış bir milleti yansıtıyor. Bu özellik de filmde karakterimizin uğradığı haksızlığın nedenlerine katkıda bulunuyor. Bu sayede de filmde ana karakterimize iyi ya da kötü bir şey olduğunda daha vurucu hissetirmesini sağlamış zannımca. Oyunculuklar ise apayrı bir durum. Ana karakterimizin psikolojisi filmin her dakikasında çehresinde apaçık şekilde okunabiliyor. Bu sayede film bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. Hem oyunculuk sayesinde karakterimizin düştüğü dramın vuruculuğu artmış hem de karakterin psikolojisini filmin her yerinde net biçimde görebiliyoruz.
Antonio'nun kah bisikleti aldığındaki mutluluğu ve yüzüne yansıyan ümidi ya da çalındığı vakit yüzündeki üzüntü ve çaresizlik veyahut bisikletini ararken hakkında bir ipucu öğrenemediği vakit yüzünde beliren öfke. Beni en çok etkileyen kısımlar şüphesiz Antonio'nun ilk bisikleti çalındığında oğluna bozulduğunu söylerken yüzü ve filmin sonlarında o bisikleti çalıp çalmamasına dair girdiği ikilem. Ki o sahnede de Rizzi'nin girdiği ikilem yüzünden efsane yansıyor. Sırf o sahne bile sosyolojik açıdan sağlam mesajlara ev sahipliği yapıyor bence.

vivre sa vie

itsatakan24
Bugün izlediğim Godard'ın çektiği 1962 yapımı film. Ben galiba sevdim bu Fransız Yeni Dalga sinemasını. Harbiden filmleri kendi zamanlarının ötesinde birer işler olduğunu gösteriyorlar. Yani en azından hoşuma giden şeyleri var senaryo anlamında falan yaratıcı ve beklenmedik sonlar, sinematografi açısından bazen yenilikçi kamera hareketleri ve açılar. Sanki bir şeyler farklı hisettiriyor.

Filme değinecek olursam;
Filmin kendisi yaşamaya, hayatın acılarla dolu oluşuna ve bizim bunlarla içinde bulunduğumuz mücadeleye (ki buna duruma göre Godard Varoluşçuluğa da selam çakmış diyebiliriz sanırım), gençliğin tıpkı narin bir çiçek gibi olduğuna yani kötü yollara başvurduğumuzda o çiçeğe su vermediğimizde soluşunu güzel, kısa ve öz biçimde gösteriyor film. Kadınların ne denli erkeklerin baskıları altından kurtulamadığına dair bir eleştri de olabilir bu film aynı zamanda. Ayrıca Anna Karina ne güzel kadınmış be vuruldum vallahi kadına :D
Edgar Allan Poe'nin yazısının okunduğu kısımda filmin Nana'nın mevcut durumuna, filmde yaptıklarına ve de geleceğinde olacaklarına dair bir gönderme yaptığını sezdim ne kadar doğru bilemem. Hatta geleceği derken o sinemada Jeanne D'arc'ı izlediği kısımda da filmdeki karakter de suç işlediği için (tabii artık son çareden) idam cezası alıyor ve cezası en acı şekilde işlenecek. İşte bu noktada bence o filmdeki karakteri bu filmde Nana, idam kararını filmin sonunda yani Nana'nın geleceğinde olacaklara, bu idamın en acı olan şekilde yapılacak olması Nana'nın sokaklarda yavaş yavaş çürüyüşünü ve bunla olan imtihanı, bu cezayı alma yani idam sebebi fahişelik işlerine girişmesi ve yanlış insana güvenmesi ve de bu cezayı işlemesinin sebebi yani fahişelik yapmasının sebebi sokaklara düşmüş olması diyebilir. Yani eğer Godard aslında bu yukarıda anlattığım şekilde Nana'nın o filmi izlediği sahnelerde Jeanne D'arc üzerinden karakterimizin yani Nana'nın kendisini, geleceğini metaforik bir anlatımla göstermiş olabilir. Keza dediğim gibiyse zekice olmuş.

trainspotting

itsatakan24
İMDb 8.1
İMDb linki

not: Türe kült diye yazdım keza bence kültlük bir film bu. Gençlik ve dram da sayılabilir aynı zamanda kara mizah falan da sayılabilir.

Konu olarak bu film İskoçyalı bir eroin bağımlısı olan Mark Renton'un hem bu bağımlılık ile cebelleşirken hem de arkadaş ortamı ile olan imtihanını ve bunların altında gelişen olayları konu alıyor. Kitabını da öneririm daha evrene hakim olmak isterseniz.

not 2: Bu filmi altyazılı izlemenizi öneririm. Çevirisi çok efsane değil. Yer yer hataları var. Hem esprileri ve o aksanın getirdiği lisan değişimini de deneyimlemiş olursunuz. İsterseniz türkçe dublaj hakkında fikirlerimi de yazabilirim DM'den.

Kendi fikirlerime geçeyim

Bu filme ne diyebilirim ki. Nerede başlayıp nerede biteceğini çok iyi biliyor ilk önce. Hiç sıkılmıyorum film boyunca. Yerinde komedi yerinde dram. Filmde yer yer iyi motifler de var. Mesela filmin ilk ile ikinci yarısının birbirinden farkı bence bağımlılıkların da iki yarısını göstermek için güzel bir örnek. Bunun dışında karakterler iyi işlenmiş ve filmin kah yüzeyinde kah arka planında iyi mesajlar ve eleştriler var. Bu mesajlar konusunda eğer merak ederseniz kendi fikirlerimi DM'den yazarım. Hem spoiler açısından hem de aşırı uzun olmaması açısından o konuyu es geçtim şimdilik. Bu film hakkında izleyenler belki diğer dediklerime katılmayabilir ama katılacaklarından adım gibi emin olduğum bir şey varsa onlarda bu filmin müzikleridir. Bu filmin müziklerini feci seviyorum. Öznellikten çıkarsak şayet filmin temasına ve geçtiği zamana gayet uygun müzikleri var. 80'lerin sonundaki britpop/rock müziğinden 90'ların house/techno/electronic kültürüne geçişini güzel gösteriyor film. Filmin müziklerini epey öneririm herkese. Mutlaka izleyin, izlettirin efendim.

matrix

secil
Başrollerini keanu abimiz ve carrie-anne ablamızın oynadığı 1999 yılında vizyona giren o muhteşem başyapıt. Açıkçası film serileri arasında en çok beğenileni kesinlikle ilk olanı diyebiliriz. Çekim için neo popişinden ter akarcasına yardırıyordu, amerika ciddi anlamda oyuncusunu yoruyor. Diğer serilerin pek hoşuma gitmediğini ve en son çıkarttıları filmin ise maalesef vasat olduğunu dile getirebilirim.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol